Bir Anlık İhmalin Bedeli

Bir Anlık İhmalin Bedeli: Hayat Kadar Ağır

Bir aile… Bir anne, bir baba, iki çocuk… Yanlarına sadece birkaç kıyafet değil; biraz huzur, biraz mutluluk, biraz da “iyi gelecek” umudu almışlardı. Oysa bir tatil planı, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir acıya dönüştü. Şimdi geriye sadece bir soru zinciri kaldı: Bu kopuş neden oldu, hangi ihmal hangi nefesi yarım bıraktı?
“Ben bilmiyordum” demek kolaydır; ama bilmemek sorumluluğu ortadan kaldırır mı?
“Ben görevimi yaptım” demek kolaydır, peki görev eksik yapıldığında bunun bedeli bir belge hatası mıdır, yoksa bir ailenin yokluğunda taşınacak bir ömür mü?
Bu olay sadece bir adli dosya değildir. Sadece “gıda analizi”, “su testi”, “ilaçlama raporu” değildir. Bu olay, insanın en çok ertelediği gerçeğin tam karşılığıdır:
Bir küçük ihmal, bir insanın bütün hayatını alabilir.
Bir tabağı hazırlayan el, gerçekten dikkat etmiş miydi?
Bir suyu veren, o suyun güvenliğini düşünmüş müydü?
Bir ilaçlama yapan, kokunun sadece duvara değil, bir cana da dokunabileceğini hesaba katmış mıydı?
Yoksa herkes kendini savunacak bir cümleyi çoktan mı hazırlamıştı?
Belki de sorun tam burada başlıyor:
Sorumluluğun olmadığı yerde mazeret büyür, vicdan susar.
Ve susan vicdan, bir başkasının sesini sonsuza kadar susturabilir.
Bu olay bize bir kez daha gösteriyor ki; hayat bir anlık, sorumluluk bir ömürlüktür.
Vicdan ise insanın kendine sakladığı aynadır.
Bu aynaya bakmayı reddedenin karanlığı, bir başkasının ışığını söndürebilir.
Peki biz gerçekten işimizi “tam” mı yapıyoruz, yoksa “mış gibi” yapmanın kolaylığına mı sığınıyoruz? Bir insanın nefesi, bir çocuğun gülüşü, bir annenin duası… Hepsi bizim sorumluluğumuzun dokunduğu alanların tam ortasında duruyor. Bu kadar büyük bir etki gücüne sahipken, neden bu kadar küçük sorumsuzluklara yeniliyoruz?
Ve belki de en yakıcı soru şu:
Bir aile sadece tatil hayal etmişken, neden biz hâlâ hatalardan sonra uyanıyoruz? Neden hayatı ancak kayıplarla fark ediyoruz? Oysa gerçek duyarlılık, “sonra” değil, “önce” düşünmeyi gerektirir.
Bir ailenin hayali yarım kaldı; ama bizim vicdan muhasebemiz hâlâ tamamlanmadı.
Belki de asıl acı olan, gerçeğin hep geç kalınca anlaşılmasıdır.


VicdanınSınırı
HayatKadarKırılgan
erkaninceyazıyor